****Televizyondan din öğrenmek
Son yıllarda halk dindarlığının içini boşaltan bu görüşler genellikle medya yoluyla yaygınlaştı. İlmî birikimi ve yeterli edebi olmayan kişiler sabahlara kadar ekranlarda dinî mevzuları tartıştılar. Hiçbir ilmî ölçüye riayet etmeden tartıştılar. İzleyicilerin kafasını, gönlünü karmakarışık eden bir üslup kullanıldı. Televizyonlar bu kişileri birden keşfediverdi. Kadın programlarından, ana haber bültenlerine kadar her fırsatta konuşturuldular. Çünkü reyting alıyorlardı. Çünkü dinî eğitimden uzak yetişen kitleler İslâm’ı anlama açlığı çekiyordu. Böylece İslâm’ın en tartışılmaz, en şüphe götürmeyecek netlikteki hükümleri bile tartışmaya açıldı. En çok duyduğumuz sözler ise “Kur’an’da böyle deniliyor!” ya da “Bu Kur’an’da yok!”
Din televizyondan, gazeteden öğrenilmez. Olsa olsa iyi niyetli, hassasiyet sahibi ellerden çıkmış yapımlar dindarlığı güçlendirebilir, zihin ve gönül açar. Halk için dinin hükümlerinin kaynağı salih hocalar ve ilmihal kitaplarıdır. Yani ehline sorarak, okuyarak öğrenilir. Asırlardan beri usul buydu, halen de budur.
Öyleyse bizim imanla, yaşantımıza dair hükümler noktasında, güzel ahlâktan İslâm tarihine kadar müslüman kimliğimizi ilgilendiren konularda yol bellidir. Sadece iyi bir ilmihal bile güzel bir kılavuzdur. Elimizde merhum Ömer Nasuhi Bilmen hocaefendinin “Büyük İslâm İlmihali” gibi şaheser bir kitabı varken nelerle vakit kaybettiğimizin farkına varmamız gerekir.
İslâm basittir, kolaydır. Yürekten bir yöneliş, bir de Mevlâmızın ve yaratılmışların haklarına dikkat etmekten ibaret. Niyet edip yaşamak isteyen için arı duru pınarlar birer hayat kaynağı olarak akıp duruyor. Öte yanda hangi fiyakalı sloganı kullanırsa kullansınlar, kafası karışık, gönlü karışık, ameli karışık kişilerin ardına düşecek zaman yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder