UZAYDA NAMAZ VE UZAY HUKUKU
22/01/2024
Mahmut Toptaş
Türkiye’nin ilk Uzay Astronotu Alper Gezeravcı’nın üç yabancı astronotun da içinde olduğu SpaceX’e ait Falcon 9 roketi, NASA’nın Florida’daki Kennedy Uzay Üssünden 19 Ocak 2024 de Türkiye saatiyle 00,49 da fırlatılması üzerine 26 Ocak 2012 de yayınlanan makalemi biraz ilave ile yeniden yayınlıyorum:
“Namazın şartları sayılırken, Hadesten taharet, Necasetten taharet, Setru avret dedikten sonra dördüncü sırada “İstikbalü Kıble” der ve bu dünyada kendini put yerine koyup, bizi kendine ve aklının salgıladığına uymaya zorlayanlara dönmeden, onlara boyun eğmeden biz, kanımızı, tenimizi, kalbimizi, kalıbımızı yaratan, yaşatan ve yöneten Allah!a döner, ona boyun eğer, onun büyüklüğüyle büyümeye çalışırız.
Kara kalpli Nemrud'u gören İbrahim aleyhisselam,
إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ
“Şüphesiz ben, hiçbir puta tapmadan, yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben müşriklerden değilim.” Buyurur. (K. Kerim En'am süresi ayet 6/79) buyurur.
Biz de Nemrut gibilerin yolunda yürüyenleri gördükçe, kara kalpliliğin ne olduğunu bilerek; herkese rahmet nazarıyla bakabilecek temiz, aydınlık bir gönüle sahip olmak için Rabbimizin:
فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ
“….Artık yüzünü Mescidi Haram tarafına çevir. Her nerede olursanız yüzünüzü onun tarafına çeviriniz….” (K. Kerim Bakara süresi ayet 2/144) ayetine uyarak günde beş defa Ka'beye yönelmekteyiz.
Biz, Ka’be’ye dönerken aslında Rabbimizin emrini yerine getiriyoruz.
Yoksa bazılarının yazdığı ve söylediği gibi Ka’be’ye tapınmıyoruz.
Hz Ömer'in:
أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، قَالَ لِلرُّكْنِ أَمَا وَاللَّهِ إِنِّي لأَعْلَمُ أَنَّكَ حَجَرٌ لاَ تَضُرُّ ، وَلاَ تَنْفَعُ وَلَوْلاَ أَنِّي رَأَيْتُ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم اسْتَلَمَكَ مَا اسْتَلَمْتُكَ فَاسْتَلَمَهُ
"…Ben biliyorum ki sen bir taşsın. Fayda veya zarar veremezsin.
Allah’ın Rasülünü seni öperken görmeseydim, seni öpmezdim’ dediği ve öptüğü…” gibi biz Ka’be’ye tapmıyoruz, yalnız ve yalnız Allah’a kulluk yapıyoruz. (Buhari, Sahih, K. Hac, bab 57)
Medine’ye hicretten önce Kudüs'e dönüyorduk, Rabbimizden emir geldi Ka'be'ye döndük.
Yoksa "Doğu da onundur batı da." (K. Kerim Bakarasüresi ayet 2/115)
Mekke'de bulunanlar Ka'be'ye yönelirler.
Mekke dışında bulunanlar ise, Ka'be tarafına yönelirler.
Ka'be’nin altı, yeryüzünün merkezine kadar Kıbledir.
Ka’be’nin üstü, yedi kat gökyüzünün ötesine kadar kıble olduğundan, Müslümanlar, rukü ve secdelerinde yere baktığı halde Kıbleden ayrılmamış olurlar.
Ka’be’nin yanıbaşına bin metrelik kuyu kazılsa, oradan kanallar açılsa ve oralarda çalışanlar namaz kılarken Kabe’ye dönmek için sırt üstü yatmadan, Ka’be’nin altının dünyanın merkezine kadar kıble olduğunu bildiklerinden aşağı çizgiye doğru dönerler.
Ka’be’nin kenarında bin katlı binadan kıbleye dönmek için yüzüstü yatmalarına gerek yok, arşı a’laya kadar çıkan çizgiye dönerler.
Uzayda yol alanlarla veya Uzay İstasyonunda namaz kılanlar Dünyayı esas alarak onun dikine çıkan çizgisine dönerler.
Bu yolculukta uçakta kıldığımız namaz gibi İftitah tekbirini kıbleye dönerek alırız sonra uçak ne tarafa dönerse namazımızı kılmaya devam ederiz.
Bu tür hesapları yapamaz durumda olursak, yine Fıkıh kitaplarında gece karanlığında yön belirleyemeyen insan ne tarafa dönerse namazı sahih olur” fetvası geçerlidir.
Alın bu fetvayı Uzaya uygulayınız.
Fıkıh kitaplarımızdaki bu ifade, çağımızda yeni ele alınan uzay hukukuna da ışık tutar.
Dünyamız, güneşin etrafında dönse de, güneş, dünyamızdan 1.300.000 (Bir milyon üç yüz bin) kat büyük olsa da o bir yıldızdır. Işık ve ısı kaynağıdır.
Dünya ise, içinde insan taşımaktadır.
Rabbimizin haberine göre dünyamızın, gökyüzünde olan yıldızların tamamı bizim için yaratılmıştır.
Meleklerin, Mü’minlere rahmet için, semadan indiği yerdir bu dünya.
Onun için kainatın/evrenin merkezi, dünyamızdır.
Ve uzay hukuku düzenlenirken uzay bilginleri, fizikçiler, matematikçiler, merkez olarak dünyayı, dünyadan da Ka’beyi merkez alarak, ülkelerin uzay sınırlarını da belirleyebilirler.
Kur’an-i Kerimde Rabbimiz: “Ey insanlar” buyururken muhatap bütün insanlıktır.
Fıkhımıza göre Camiler, dünyadaki tüm Müslümanların ortak malıdır.
Camilerimizin adı Kur’an ve Sünnette “Mescid” dir.
Yani Allah’a secde eden herkesin ortak malıdır.
Devletin, diyanetin veya imamın malı değildir.
Bütün peygamberlerin kurduğu şehirlerde merkeze mescid/cami koyulur.
Medine’deki Mescidi Nebevi örneğinde olduğu gibi.
İmam, Allah’ın temsilcisi değil, bütün Müslümanlar, bilgileri oranında Allah’ın dininin tebliğcisi, açıklayıcısı ve nasıl yaşanacağının örnek insanıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder