*⚘️BİR GÜN SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ (s.a.v.) ŞÖYLE BUYURDU,*
*“Ey SELMAN! Seninle garipleri ziyarete gidelim”* buyurdular.
Selman-ı Farisî Hazretleri:
*“Garipler kimlerdir ya RESÛLALLAH ”?* dedi. Peygamberimiz:
*“Garipler o kimselerdir ki, dünyadan göçüp gitmişler ve arkalarından da rahmet okuyacak kimseleri kalmayan ölülerdir”* buyurup beraberce MEDİNE kabristanlığına gittiler.
Kabristanlığa vardıklarında, PEYGAMBER EFENDİMİZ(s.a.v) bir kabrin başına varınca göz yaşlarını tutamayıp, ağlamaya başladılar.
Selman-ı Farisi Hazretleri
Bu ağlamanın sebeb-i hikmetini anlayamamıştı:
*“YÂ HAYR-EL BEŞER !* *Ağlamanızın sebebi nedir? Vahiy mi nazil oldu, yoksa başka bir sebep mi var”?* dedi.
*Hazreti RESÛL-İ EKREM EFENDİMİZ:*
*“Hayır Ya Selman! Vahiy nazil olmadı, bu kabirde yatan bir delikanlıdır, ona şiddetli azap olunmaktadır. Onun azabının şiddeti beni ağlatıtı”* buyurdular.
Daha sonra da meseleyi şöyle izah ettiler:
*“Kardeşim Cebrail bana geldi. Ben; bu Kabirde yatana neden bu kadar azap edildiğini”* sordum. CEBRAİL bana;
*”ANASINA asî olduğunu ve anasının da ona hakkını HELÂL etmediğini ve böylece kıyamete kadar azap olunacağını”* söyledi. *“Sen git Medine'ye, Bilâl'a söyle, nida edip bütün Medine halkını buraya çağırsın”* buyurdular.
Selman-ı Farisî Hazretleri gidip Bilâl Hazretlerine, PEYGAMBERİN (s.v) emrini tebliğ etti.
BİLAL'İ HABEŞİ Hazretleri yüksek bir yerden PEYGAMBERİMİZİN emrini bütün MEDİNE halkına duyurdu. MEDİNELİ LER bölük bölük kabristana gelmeye başladılar. PEYGAMBERİMİZ, gelenlere *HERKES SAHİBİ OLDUĞU KABRİN BAŞINA VARSIN,* buyurdular. Kendileri de o azap gören kabrin başında beklemeye başladılar. Herkes gelip bir kabrin başına vardığı halde o azap gören kabrin başına kimse gelmiyordu. Nihayet hayli zaman geçtikten sonra elinde asası olduğu halde YAŞLI BİR KADIN geldi, PEYGAMBER Efendimizin başında beklediği kabrin yanına yaklaşıp durdu.
Efendimiz:
*“Burada yatan senin neyin olur”?* diye sordu. Kadın, *«OĞLU»* olduğunu söyledi. Peygamberimiz:
*“Oğluna dargın mı idin”?* diye sordu.
Kadıncağız dargın olduğunu söyledi ve oğlunun kendisine yaptığı eziyeti şöyle anlattı:
*“ Birgün eve gece geç gelmişti. Kapıyı birkaç defa çalmış, ben kapıyı açtığım zaman geç kaldığım için beni eliyle itti, kolumu ve gönlümü incitti, Ondan sonra da iflah olmayıp bu dünyadan göçüp gitti. Ben ona hakkımı helâl etmemiştim”* dedi.
PEYGAMBERİMİZ, tekrar ona ANALIK HAKKINI HELÂL etmesini, oğlunun kabir azabı çektiğini söyledi ise de kadın, ona karşı kalbinin kırık olduğunu ve HELÂL etmeyi gönlünün istemediğini söyledi.
Bu kerre *HAZRETİ RESÛL-İ EKREM* Efendimiz ihtiyar kadına:
*“ANA bak oğlunun hâline, eğer sen hakkını helâl etmezsen oğlun kıyamete kadar kabir azabını çekecek, ondan sonra da cehennem azabı çekecek”* diyerek *GÖZLERİNDEN DÜNYA PERDESİNİ KALDIRIVERDİ.*
Kadın kabre baktıki oğlu dört yandan hücum eden ateşler içinde kıvranmakta ve:
*“Ah anneciğim neredesin! Beni kurtar”* diye bağırmakta. Oğlunun bu halini görünce ana yüreği dayanamadı:
*“Ya Rabbi! Oğlumu affet, ben ona analık hakkımı helâl ettim”* diye ALLAH'A yalvarmaya başladı.
CENÂB-I ALLAH da o andan itibaren hemen ondan KABİR AZÂBINI KALDIRIP, başka bir günahı olmayan bu gencin kabrini, cennet bahçesine çevirdi.
HAZRETİ PEYGAMBER EFENDİMİZ:
*“Siz kabri ne zannettiniz,* *"KABİR YA CENNET BAHÇELERİNDEN BİR BAHÇE, YA CEHENNEM ÇUKURLARINDAN BİR ÇUKURDUR"* buyurdular.
*Ne mutlu anne duâsını alanlara ne mutlu dünyadayken kadri kıymetlerini tabiki babayada aynısı amma anne hakkı üç baba hakkı ise aç, kalmasın açikta kalmasın diye ömür boyu uğraşır.*
*ALLAHIN ifadesiyle, ANNE evladını bir yıl karnında iki yıl bağrında ömür boyu yüreğinde taşır.*
*ALLAH kendisine ibadetten sonra onlara öf demeyi bile yasaklamıştır.*
*NE MUTLU ANNE ve BABASININ RIZÂSINI ALANLARA*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder